17 Ağustos 2012 Cuma

burdan.

bazen öyle anlar geliyor ki, söylenebilecek tek şey;
git bir elini yüzünü yıka.

28 Haziran 2012 Perşembe

>

ben buyum işte hiç çıkılmayan bir yolculuk.
gitmeye cesaretim var mı? yok. giderim ama. belki kırk defa söylersem olur.
belki yine gidemem. tepemde üstüme düşecek gibi duran yıldızları sayarım.
oysa tüm işim kavuşmak olmalıydı benim.
fincanıma tren sesleri, otobüs tekerleği, uçak kanatları doldurdum.
şimdi ters çevirip bir dilek tutuyorum.
“hikayem bir şehre gidememek değil, bir şehirden dönememek olsun.”

3 Haziran 2012 Pazar

üst mahalle

etek uçları yerde sürünen beyaz bir elbise var kızın üstünde. çıplak omuzlarını güneş yakıyor. kocaman tombul bir kedi taşıyor kucağında. yavaş. birazdan eteğinin ucuna takılacağından, yere düşeceğinden, tombul kedinin hiç beklemediği bir hızla kaçacağından habersiz. elbisesi yırtılacak. kız buna üzülmeyecek de kedinin vefasızlığına ağlayacak. henüz bir kaç gündür üst mahalleden toplayıp duruyor onu. neyse ki şu anda mutlu. üstelik kedi kocaman ve siyah. fazla siyah.
kalabalığın içinde saatlerce oturuyorum.
başım önde. sustum.
yine o şarkı çalıyor.
ne yapsam da ezberleyemedim o şarkıyı işte.
dudaklarımı yaktı hep. üzgünüm.
bir an,
sadece bir kaç saniye içinde,
yanaklarımda ıslaklık hissediyorum.
kafamı kaldırıp o koca aynaya bakıyorum,
tüm kalabalığın içinde kendi gözlerimi buluyorum.
yüzümle ayna arasındaki boşluğa sıkışıyor ruhum.

ömer.

basit bir hayatım olacak. hayatıma dahil olan insanlar mutluluğun kokusunu alacaklar.
kimileri tarifini isteyecek. çoğu ya eksik ya fazla tutturamayacak kıvamı. kimse bilemeyecek bir balık pazarında birbirini nasıl tamamlayacağını.
balık pazarına gideceğiz yine. rakı balık gecesi yapacağız beraber.
belki bir iki dost çağıracağız. şarkılar söylenecek çakırkeyif.
levrek alalım diyeceksin. yeni şeylere hep aç olacaksında balıkta üç çeşitten öteye gidemeyeceksin.
rokanın yanına limon da almak için uzanırken, engelleyeceksin beni.
evde limon var diyeceksin.
kimileri ayıplayacak beni. ben bilmezken evde ne var ne yok sen bileceksin.
bense bir limon lafına sevinçten ağlayacak olacağım.

yaz üzüntüsü

 bak anlamıyorum tamam mı. sen de anlamıyorsun. ve anlamamak çok yorucu. anlaşılmamak çok daha yorucu. ben çok yoruldum ve ben artık anlamak istiyorum. cidden. anladığını mı sanıyorsun, peki dinle.

ev hanımı olmak istiyorum. bunu anlayabiliyor musun. mantı açmak istiyorum. bayatlamış ekmekleri dağerlendirmek, annemi arayıp ekmekli bi tarif almak istiyorum. lavanta kokulu çamaşırları bahçeye asarken postacıya günaydın demek istiyorum. akşam üzeri yan komşuyla anlaşıp kadın kadına yürüyüşe çıkmak, ufaktan dedikodu yapmak istiyorum.

basit şeyler istiyorum. her şeyin bu kadar karışık ve tarifsiz olmasından yoruldum. göğsümdeki bu boşluk ne allasen? hasta değilim ki ben neden nefes alamıyorum her gece kafamı yastığa koyduğumda. neden, lütfen bi mucize olsun ve gözümü beş on yıl sonrasına açayım diyorum. anlıyor musun.
ben anlamıyorum.

ben nasıl oldu da ömrümün henüz çeyreğinde böyle yoruldum.
anlamıyorum.